Yazar
dilarasultandogan@gmail.com
12 makale bulunmakatadır
+A
-A
Okunma: 1288
Savaşıyordu. Evet bir savaşçıydı o. Mücadele onun ruhunda vardı. Fakat bir hatası vardı her şeyi tepetaklak eden. Mücadelesini içten dışa doğru değil, dıştan içe doğru yapıyordu. Yani önce mücadelesini verdiği her neyse içselleştirip bu olay hakkında dışa doğru taraf bulması gerekirken , o önce bir kalabalık buluyor sonra içe doğru yolculuk yapıp o insanları toplu tutmaya çalışıyordu.
Çok yorucuydu. İç dış ilişkisi demişken. İçte olan dışa sirayet eder. Fakat bakıldığında dışta olan da içe sirayet eder. Hangisi öncelikli olacaktı? Ait olmak. Evet bu durum üzerinden gidersek insanın temel ihtiyacıdır ait olmak. Bu ihtiyaç karşılanmadan gerçekleşen yaşantılar işlevsiz ve can sıkıcı olur. Bu yüzden önce içini inşa etmeliydi insan ki dışında ait olabileceği bir şeyler bulsun. Ortaklıklardır bizi birbirimize yakın kılan. Peki içimizi nasıl inşa edecektik? Bir kere akıl- fikir- karar üçlüsünü iyi çalıştıracaktık. Daha sonra doğruyu yanlışı ayırt edebilmek için norm ve değerler belirleyecektik. Tavır alacaktık sonra, irademiz devreye girecekti. Böyle böyle kişiliğin sınırları çizilecekti. İşte şimdi dış dünyaya hazırdık. Müşterek çizgide yeni insanlarla dış dünyayı paylaşabilirdik.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...
|
Sayfalar
DUYURULAR
ARŞİV
Günlük Gazeteler